Hilal Karaman yeni çıkan ikinci kitabıyla okurlarının yüzünü güldürdü. Hiç Böyle Yapmazdı esprili bir dille kaleme alınmış yirmi bir öyküden oluşuyor. Bir yazarın seçtiği konular görüp de başını çeviremediği şeylerse eğer Karaman’ın bakışlarının insan ilişkilerindeki yanlışlarda, ikiyüzlülüklerde olduğunu söyleyebiliriz. Kurgularının merkezinde can yakan ve canı yakılan kişiler var. Öyküleri birini kasten acıtma arzusuyla tutuşan komşularla (Davul Fırın), eşyalarını kaybettikçe çevresindekileri hırsızlıkla suçlayan anneaannelerle (Şekerim Var), müstakbel gelininin hasta olduğunu öğrenince nişanı atan kaynanalarla (Alır Kaçarım), limonatasını kızına kristal bardakta içirtmeyen annelerle (Kristal Kitap), virüs sebebiyle dışarı çıkamayan gelini istemediği için de eve giremeyen ihtiyarlarla (Firüs), ziyarete gelen yeni evlilere diğer tarafın akrabalarını kötüleyen aile büyükleriyle (El Öpme), arkalarından birbirini çekiştiren kadınlarla (Duymasaydım) dolu. Hepsi de yazarın sert eleştirilerinden nasibini almış, ancak akıl verici bir tarzda değil. Öyle olsa daha ilk hikâyede bırakırdık kitabı. İroni Hilal Karaman’ın hep elinde tuttuğu bir âsa, yol gösterici bir fener.
Kitabın eğlenceli bir öyküyle başlaması sizi yanıltmasın. Yazar sonraki hikâyelerde kapı arkasına süpürülmüş tozları işaret ediyor bize. Bunun için genellikle evi ve diğer iç mekânları seçmiş. İsimlerin bol kullanılışı, hastalıklardan, ikram ve yiyeceklerden sık bahsedilmesi dikkat çekiyor. Hiç Böyle Yapmazdı’nın ana karakterleri kadınlar. Onları günlük dilde konuşturmadaki başarısı hikâyelere ayrı bir tat vermiş. Tetikleyici bir olayla geçmişe giden kahramanların tekrar anlatı zamanına dönüp iki durum arasında bağlantı kurmasıyla devam ediyor öyküler.
Hâlâmın Kâğıtları, Sıdıka, Beşi Nerede, Mehmetler Mustafalar Ahmetler, Firüs gibi öyküler dokunaklı finalleriyle sarsıyor okuru. Hilal Karaman hikâyelerinde alışık olduğumuz rahat, keyifli atmosferler bu hikâyelerde yok. Yaratıcılığını konuşturduğu kimi betimlemelerse dudağımzda bir gülümseme bırakıyor: Darda kalınca mimik konusunda cömertleşen suratım. (Hangi Kız) Bekar gömleği gibi buruşuk eller. (Sıdıka) Apartmanlar bellerine tekme yemiş gibi birbirlerinin üzerine yığılmış. (Kristal Kitap) Siyahı griye dönmüş gözler. (Hikâyeci Kadın) Avını midesine indirmiş canavar gibi homurdanan soba. (Hâlamın Kâğıtları)
Hikâyelerine zekice serptiği, akıllardan çıkmayacak özlü sözleri es geçmemeli. Yaşlısı olmayan hayat öğretmensiz okul gibidir. (Firüs) Hayatta kandırılan yoktur, kaybeden vardır. (Beşi Nerede) İnsanın yaşı ellerinden ya da sesinden belli olur. (Sekiz Gözlü Kadın) İnsanlara zarar vermenin nesi eğlenceliydi. (Umulmadık Taş) Kullanıldıkları yerlerde bir kolon vazifesi gören bu cümleler hikâyelerle bütünleşmiş, bu sebeple hüküm veren ya da kesin kanıda bulunan aforizmalar olma tehlikesinden uzaklaşmışlar.
İroninin güzel bir örneği olan ve yazma uğraşısıyla bağlantısı bulunduğu için özellikle beğendiğim şu cümleye değinmeden geçemeyeceğim: “Var ya şu anlattıklarını yazsan ne okunur,” diyorlardı.Aslında bunlar önlerine kitap olarak gelse içlerinden ancak birkaç tanesi okurdu.” (Hikâyeci Kadın)
Kitabın durağan, hareketten uzak nadir hikâyelerinden Uzun Kırmızı’yı incelemeye değer buluyoruz. Bir andan koca bir öykü nasıl doğar sorusunun cevabı bu öyküde. Kısa bir bakış insanı nerelere götürür şeklinde bir akıl yürütmenin sonucu da. Küçük çapta bir terörü, trafik ışıklarında yaşanan gerilimli birkaç dakikayı anlatıyor, daha fazla bilgi vererek kimsenin tadını kaçırmayalım.
Can sıkıcı bir suçlamaya maruz kalan bir annenin üzüntüsü ve soruna çözüm bulma çabaları anlatılıyor Belki de öyküsünde. İki arkadaşın birbiriyle dertleştikleri sahneden meselenin bir anne kız çekişmesi olduğunu fark ediyoruz. Ancak hikâyenin güzelliği O.Henry’nin Kader Yolları hikâyesindeki şık kurguyu anımsatan kurgusunda. Taliplerinden hangisiyle evlenirse evlensin sonunda kızının dul kalacağı temasının işlendiği, mizah unsurunun bol olduğu hikâye, yastık değişir, kader değişmez cümlesinin ışığında ilerlemekte.
Sosyolojik taşlamalar içeren bir diğer öykü Duymasaydım. Bağlantıda bir kopukluk yaşanınca telefon görüşmesi sekteye uğruyor ve karakterlerden biri konuşmanın bittiğini varsayarak evinde misafir ettiği diğer komşuyla sohbete dalıyor. İki kadın ahizenin ucunda onları dinleyen diğer kulaktan habersiz aralarındaki dedikoduya devam eder.“İnsan sevdikleri hakkında bile konuşabiliyordu. Sırası geliyor anneni, kardeşini, kocanı çekiştiriyorsun, deyip telefonu kapamaya mutfağa gitti Nevin. Aylin gibi Türkan’ı da kaybetmek istemiyordu. İçeri girdiğinde…”
Hâlâmın Kâğıtları kitabın dramatik öykülerinden. Âşık olduğu gence ait yasak belgeleri odasında gizleyen, bir gece polis baskınına uğrayınca hepsini sobada yakmak isterken evini de yakan bir kızın pişmanlık dolu hikâyesine şahit oluyoruz. Dede ve babanın karakola götürülüp ele güne rezil edilmesinin utancı, komşular tarafından suçlanmanın baskısıyla kızına kötü davranan babaane ortaya yeni bir haber yayılınca o baskıları atabiliyor üzerinden. Mahalleli halayı suçlamaktan vazgeçtiğinde. ”Bir apartmanın giriş katına taşındık. İki odası ve apartman boşluğuna bakan karanlık küçük bir kileri vardı. Halam oradan çıkmıyordu. Senelerce koyun oyuna yattığım halamın odasının önünden bile geçmek istemiyordum. O, evimizi, dedemi ve babamı yakmıştı.”
Hilal Karaman ikinci kitabını bir üstkurmaca örneğiyle tamamlayarak bize bir sürpriz yapmış. Diğerleri de Çok Kızdı, adından da anlaşılacağı üzere ilk eseri Muzaffer Çok Kızar Valla’ya atıfta bulunuyor. Eski kitabın sinirli kahramanları bu hikâyenin içinde, bağlı bulundukları metne uygun olarak gezinmekte. Karşılaştıkları yerde yazarı kimi zaman görmezden gelip kimi zaman ondan kaçıyorlar. O da kızgın karakterlerden kurtularak masasının başına yenilerini yaratmak üzere geçiyor. Şaşırtıcı kurgusu ve keyifli dili için kesinlikle okunmalı diyeceğim öyküler arasında Diğerleri de Çok Kızdı.
Bir yerde gülerek yürüyen iki kadın, kol kola girip neşeyle alışveriş yapan birkaç kız görürseniz onların Hilal Karaman’ın karakterleri olduğunu bilin. Sizinle tanışmaya öyle heveslilerdir ki kitaptan fırlayıp karşınıza çıkmaktan çekinmezler. Fakat temkinli olmakta yarar var. Çok geçmeden size eğlenceli bir dille, hem de o sevimli tebessümlerini bozmadan, gençliğindeki gücünü kaybetti diye bir ihtiyara küçümseyerek baktığınızı veya bir çocuğun ayağına bastığınız halde ondan özür dilemediğinizi ima edebilirler