Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç Türkiye’de iş dünyasının karşı karşıya olduğu zorluklara ve yatırım ortamına dair önemli açıklamalarda bulundu. İş dünyasının yanlış bilgiler, spekülasyonlar ve asılsız iddialarla sık sık hedef alındığını vurgulayan Ali Koç, özellikle yatırım kararlarının çarpıtılması ve kamuoyunda farklı algılar oluşturulmasının kendilerini gereksiz bir enerji kaybına sürüklediğini dile getirdi.
BloombergHT’ye konuşan Ali Koç, Türkiye’nin büyük bir yatırım potansiyeline sahip olduğunu, devlet teşviklerinin oldukça cazip hale geldiğini belirten Koç ancak hukukun işlerliğinin ve öngörülebilirliğin yatırımcılar için vazgeçilmez olduğunun altını çizdi. Küresel ekonomik dengelerin değiştiği bir süreçte Türkiye’nin güçlü bir konumda olduğunu belirten Ali Koç, bu fırsatları değerlendirebilmek için daha büyük düşünmek gerektiğini ifade etti.
İşte Ali Koç’un konuşmasından öne çıkan noktalar:
“Şimdi söz konusu Koç’sa çok fazla fitne, iftira, yalan-yanlış bilgi, yalan-yanlış iddialar var. Borsada bir hareket oluyor biz suçlanıyoruz, TÜSİAD’a bir şey oluyor biz hedef gösteriliyoruz. Yurt dışına yatırım yapıyoruz yok ülkeden kaçıyor diyorlar. Ne yazık ki öyle bir ülkede yaşıyoruz ki gerçekleri söyleyenler gerçek söylediğini ispatlamak zorunda kalıyorlar. Halbuki yalan söyleyenler, bilerek yanlış iddiada bulunanlar iddiaları ne yazık ki kamuoyunda tutabiliyor. Sen de bunu çabalıyorsun, bu kadar işin içinde, bu kadar yatırım, bu kadar sorumluluk, bu kadar sorun içinde bir de gerçek olmayan şeylerin gerçek olmadığını ispat etmek için uğraşıyorsunuz. Demin de ifade ettiğim gibi biz mesela Ford Otosan’a bakarsak bizim yatırım genişlememiz var buraya. Türkiye’de durup buraya gitme diye bir şey yok. Yok efendim Ford bizden hisselerini alacakmış, yok efendim Ford Koç’la ortaklığından memnun değilmiş. Bunların hepsi hurafe. Ford’un en önemli ortaklığı, en başarılı ortaklığı bizle yaptığı ortaklık. Dünyada baktığınız zaman.
Bu çok hem vakit alıyor hem enerji alıyor. Doğrudan anlatmaktan dolayı. Demin de dediğim gibi bizim 10 milyar dolar yatırımımızın yüzde 95’ini kendi ülkemize yapmışız. Bizim ülkemizin sınırlarının dışına çıktık. Ülkemizde yaptığımız iyi işleri başka yerlere genişleterek yapmak sadece bir gurur kaynağı olmalıdır Türkiye için. Başka şirketler için de aynı şey geçerli. O yüzden ben hem bunu başkanlığını yaptığım spor kulübünde hem de başkan yardımcılığını yaptığım şirketimizde ne yazık ki yoğun bir şekilde, artan dozda, artan ağırlıkta muhatap oluyoruz, yaşamak zorunda kalıyoruz. Üzülerek yaşamak zorunda kalıyoruz. Ama bizim ülkemiz ne yazık ki, başka ülkelerde nasıl bilmiyorum, sosyal medyada köpürtülen konularla ilerleyen, pek çok konuda bunlarla yönetilen, bilhassa hukuk konusunda bir noktaya geldi.
Üzülerek söylüyorum. Yani burada, buraya yatırımcı olarak geliyoruz, anlatıyoruz neler yaptığımızı, şimdi yatırımcı olarak önümüzü görebiliyoruz diyoruz. Bizim ülkemiz çok daha büyük imkanlar var, ülke yatırımcısı, yabancı yatırımcı için. İnsana, ülkeye baktığın zamanda öngörülebilirlik çok çok önemli. Hukuk çok çok önemli.
Hukuk sistemi çalışmayan ülkelere yatırımcı çekmek kolay olmuyor. Hiç kolay olmuyor. Bizim ülkemiz o kadar güzel bir ülke ki devletimizin yaptığı teşvikler, bence teşvikte belki de herkesten daha iyi durumdayız. Zaten potansiyel olağanüstü bir potansiyel. Vehbi Koç bize hep şey derdi: ‘Allah bize dünyanın en güzel ülkesini vermiş, yeterince kıymetini bilmiyoruz’ derdi. Bizim ülkemizde helvayı yapacak her türlü malzeme var. Çok şanslıyız. Müthiş ülkemiz var. Kültürüyle, coğrafyasıyla ama daha önemlisi ticari potansiyeliyle. Bir de devletimizin verdiği olağanüstü teşvikler var. Ama yatırımcı kendini güvende hissetmek istiyor.
Yatırımcı önünü görebilmek istiyor. Yatırımcı yaptığı planları kısa aralıklar içinde revize etmek zorunda olmak istemiyor. Dünyada müthiş bir para var. Gidecek liman arıyor. Biz müthişiz. Dünyadaki yeni güçlerin, yeni kuralları, yeni ortamı dizayn ettiği bir ortamda batının özellikle Amerika’nın Çin ile olan sıkıntılarını biliyorsunuz. Bizim Batı ile Çin’in yaptığı ticaretin büyük kısmına talip olacak her türlü imkânımız, avantajımız, her şeyimiz var. Büyük fırsat sunuyor şu an içinde bulunduğumuz konjonktür. Tehlikeler de sunuyor başta bölgesel savaşlar olmak üzere ama bununla beraber özellikle ticari anlamda da politik konularda da müthiş fırsatların barındığı bir dönemden geçiyoruz. Onun için bizim daha büyük düşünmemiz lazım ülke olarak.”